. ...
ey uçurum gözlü sevgilim!
ne zaman baksam
bir dağın yırtmacından
ince bir dere yatağı
gibi kayan
yeşil tenini görüyorum
akşam
nasıl da yakışıyor yüzüne
ve sanki bir kayalığın içine
durmadan kendi kendini oyan
bir ferhâd gibiyim ben
ya da pusuda, karanlık
bir gül gibi
hem solan hem solmayan
ne zaman dinecek, ne zaman
bu taflan, bu taflan?
hilmi yavuz /taflan
terfi etmiş yalınlık sürüncemelerinden sıkılıyor insan. med cezir makamında salınan ve çokça dünyadan olmayan her hisse kayıtsız şartsız inandım. küçümsemeyin ama el aldığım kaç şeyh varsa -ki hak olan birdir- hepsiyle bir bir inandım. kırılan putların enkazında yalın ayak dolaşan çocuklara da şefkat göstermek farzdı, kanıksamayıp hak saydım.
fakat en çok mavi yaklaşırdı yaşanmışlıkların içine ve ben de yeşili bir kenara koyup önce maviyi almalıydım, aldım. karaladığım nice beyaz kağıt gözümün önünde canlandı şaşırdım, öldüğümü sandım. baltamı saklamakken niyetim heyecanlanıp, yakalandım.
yemin ederim ben öylesi bir trafiği ne ömrümden önce ne de ömrüm sırasında gördüm. kaldığım nice toprak parçasının havasıyla dolu şu akciğerim bile şaşırıp delice öksürttü ki ben sigara bile içmezdim. mum dibine ışık vermez diyenler çoğaldıkça ateşe merakımı yenemeyip, pervane gibi kanadımı yandırdım.
kelimeler kadar dolu bir dünyaya ne diye güveneyim.
ey uçurum gözlü sevgilim!
ne zaman baksam
bir dağın yırtmacından
ince bir dere yatağı
gibi kayan
yeşil tenini görüyorum
akşam
nasıl da yakışıyor yüzüne
ve sanki bir kayalığın içine
durmadan kendi kendini oyan
bir ferhâd gibiyim ben
ya da pusuda, karanlık
bir gül gibi
hem solan hem solmayan
ne zaman dinecek, ne zaman
bu taflan, bu taflan?
hilmi yavuz /taflan
terfi etmiş yalınlık sürüncemelerinden sıkılıyor insan. med cezir makamında salınan ve çokça dünyadan olmayan her hisse kayıtsız şartsız inandım. küçümsemeyin ama el aldığım kaç şeyh varsa -ki hak olan birdir- hepsiyle bir bir inandım. kırılan putların enkazında yalın ayak dolaşan çocuklara da şefkat göstermek farzdı, kanıksamayıp hak saydım.
fakat en çok mavi yaklaşırdı yaşanmışlıkların içine ve ben de yeşili bir kenara koyup önce maviyi almalıydım, aldım. karaladığım nice beyaz kağıt gözümün önünde canlandı şaşırdım, öldüğümü sandım. baltamı saklamakken niyetim heyecanlanıp, yakalandım.
yemin ederim ben öylesi bir trafiği ne ömrümden önce ne de ömrüm sırasında gördüm. kaldığım nice toprak parçasının havasıyla dolu şu akciğerim bile şaşırıp delice öksürttü ki ben sigara bile içmezdim. mum dibine ışık vermez diyenler çoğaldıkça ateşe merakımı yenemeyip, pervane gibi kanadımı yandırdım.
kelimeler kadar dolu bir dünyaya ne diye güveneyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder