26 Aralık 2017 Salı

Taflan

 .    ...
ey uçurum gözlü sevgilim!
ne zaman baksam
bir dağın yırtmacından
ince bir dere yatağı
gibi kayan
yeşil tenini görüyorum
akşam
nasıl da yakışıyor yüzüne
ve sanki bir kayalığın içine
durmadan kendi kendini oyan
bir ferhâd gibiyim ben
ya da pusuda, karanlık
bir gül gibi
hem solan hem solmayan

ne zaman dinecek, ne zaman
bu taflan, bu taflan?

hilmi yavuz /taflan

terfi etmiş yalınlık sürüncemelerinden sıkılıyor insan. med cezir makamında salınan ve çokça dünyadan olmayan her hisse kayıtsız şartsız inandım. küçümsemeyin ama el aldığım kaç şeyh varsa -ki hak olan birdir- hepsiyle bir bir inandım. kırılan putların enkazında yalın ayak dolaşan çocuklara da şefkat göstermek farzdı, kanıksamayıp hak saydım.

fakat en çok mavi yaklaşırdı yaşanmışlıkların içine ve ben de yeşili bir kenara koyup önce maviyi almalıydım, aldım. karaladığım nice beyaz kağıt gözümün önünde canlandı şaşırdım, öldüğümü sandım. baltamı saklamakken niyetim heyecanlanıp, yakalandım.

yemin ederim ben öylesi bir trafiği ne ömrümden önce ne de ömrüm sırasında gördüm. kaldığım nice toprak parçasının havasıyla dolu şu akciğerim bile şaşırıp delice öksürttü ki ben sigara bile içmezdim. mum dibine ışık vermez diyenler çoğaldıkça ateşe merakımı yenemeyip, pervane gibi kanadımı yandırdım.

kelimeler kadar dolu bir dünyaya ne diye güveneyim.

21 Ocak 2017 Cumartesi

Sabır

"Sabır kılmak devadır der muhibbin derdine nâsıh
Veli nâsıh devâsından olur her dem beter gönlüm"
                                                                                Nesimi

Divan şiirinin iklimi hudutsuz sevenleri barındırdığı gibi bu hudutsuz insanların her alandaki hudutsuzluklarını da içermektedir. Bunlardan birisi de hiç şüphesiz sabır(sızlık)dır.

Gönül ikliminde vukuu bulan sevda yangını divan şiirinin çilekeş aşığını yaktıkça yakar. Öyle bir hale getirir ki aşık olmakta hüner ah vah etmemekken yangınına dayanamayan aşık feryadı figanı ile tanınır hale gelir. Aşkına esir olunan sevgili ise hiç oralı değildir. Aşığın onca inlemesini bazen hiç nazar etmeden bazense ufacık bir gamze kırıntısı ile geçiştirir. Ufacık da olsa o gamze kırıntısından nasiplenen aşık mutluluktan kendini kaybedecek kadar sevinir ve bu bakış aşığa daha fazla dayanma gücü ile istikbalde hemhal olacağı acılara karşı o andan itibaren iştiyak ve güç verir. Fakat divan şiiri geleneğinde aşk aşıkta haddinden fazla iken maşukta çok az olduğu için aşk ateşi aşığı yandırıp durmaya devam eder. Ağyarlar arasında kendini küçük düşürmek namına sevgiliye arz ı halini ünler. Böyle durumlarda hayatın her alanında olduğu gibi yaşlıca bilge insanlar devreye girerler ve yukarıdaki beyitte bahsedildiği üzre sevenlerin dertlerinin devasının sabretmek olduğu söyler onlara. Sabretmek ki dünyanın en olmaz işi en zor sınavıdır onlar için o anda. Ama yapacak bir şeyleri yoktur. İçlerinde başlangıcı olup sonu konusunda ne olacağını bilmedikleri bir yangın vardır. Yangın inlemeyi ve dert çekmeyi meşrulaştırır onların gözünde ve yetmez. Bu nasihat da(yani sabretmek) aşk ateşinin yanında aşığın gönlünü beter eden ikinci bir dert olarak gelir konar yanlarına.