22 Temmuz 2012 Pazar
Korkma Sakın -1-
Nasıl anlatsam, bilemiyorum...
Sıcaklığın mevsim normallerinin çok üzerinde olduğu bir temmuz akşamı, vakit geçirmek için bir şeyler okumayı düşünüp kütüphanemi karıştırmaya başlamıştım. Üst raflarda duran ve daha evvel çeşitli vesilelerle birden çok kere okuduğum, tamamını okumasam bile konusuna dair fikrimin olduğu kitapları atlayarak daha kalın oldukları için alt raflara yerleştirdiğim kitaplara bakıyordum. sözlükler, ansiklopediler, bir iki osmanlıca divanın yanında duran, kapağı oldukça eski ve yer yer yırtılmış bir kitap dikkatimi çekti. Nereden aldığımı hatırlamıyordum. Aslında o kitabın var olduğunu dahi hatırlamıyordum. Benim gibi kitap alma hastalığına sahip birisi için çok garip bir durum değildi bu, kim bilir nereden almıştım bu kitabı.
Hiç vakit geçirmeden büyük bir iştahla kitabın sayfalarını karıştırmak amacıyla elime almamla irkilmem bir oldu. Zira kitabın arka kapağından elime siyah bir sıvı bulaştı. Heyecan ve korku ile ne olduğunu anlamak için kitabın arkasını çevirmem ile bundan sonra hayatımda daha fazla yer bulacak o kelime grubunu gördüm, "korkma sakın"
İşin rengi değişiyor gibiydi. İçinde bulunduğum durum tahminlerimin çok dışında bir şey olmalıydı. Zira bu olağanüstü haller normal bir insanın yaşayamayacağı, yaşamayı bırak düşünemeyeceği şeylerdi.
Ne çıkacağını bilmeden tüm cesaretimle kitabın kapağını çevirdim ve birazdan sizlere de sunacağım öykü ile karşılaştım. O heyecanla bir çırpıda okuduğum bu öyküyü bitirdiğimde içimde duygusallık, korku ve heyecan duygularını içeren bir hal zuhur etti. Çok aramama rağmen öykünün yazarı kimdir kim değildir bu konuya dair herhangi bir ipucu bulamadım ne yazık ki. Hal böyle olunca öyküde anlatılanların ne oranda yaşanmış şeyler olduğunu tespit edebilme şansım olmadı. Bazı olağanüstü motiflerin de yer aldığı bu öykü birinci tekil şahış ağzından ve bizzat kendisi tarafından yaşanmış bir biçimde anlatılıyor. toplam 30 bölümden oluşuyor ve her bölüm bir cümle ile baştan özetlenmiş.
Lafı daha fazla uzatmadan sizleri bu öykü ile baş başa bırakıyorum.
...
KORKMA SAKIN
1.Bölüm (Başlangıçlar her zaman büyük harfle başlar)
Geçtiğimiz gün bekçi Ahmet Efendi'nin ısrarlarına dayanamayarak boğaza nazır ve tam tamına beş sahip değiştirmiş o yalıya gitmeye karar verdim. Geçmişin o heybetinin aksine yalı o gün bitap bir biçimde bize bakıyor gibi idi. Sanki “hayır beni böyle bırakmayın, ben çok değerliyim” diyordu. O an Alfonsoya beni dışarıda beklemesini söyledim ve onu dışarıya gönderdim. Artık yaklaşık 400 yıllık bu binanın içinde yalnızdım. Sessizliğin verdiği huzur, tarihin verdiği o hafif endişeyi bastırıyor gibi idi. O heyecanla çevreyi incelemeye koyuldum. Osmanlı mimarisinin en güzel numunelerinden biri olan bu yalı, onca darbeye rağmen asil havasını koruyor gibi idi. Gözüm bir ara tavana takıldı. Önce gördüğüm güvercinleri her harabede olabilecek güvercinlerden sandım ama bir süre daha izledikten sonra güvercinlerin konuşlandığı yerde parlak bir cisim olduğunu gördüm. Heyecanla Alfonsoyu yanıma çağırıp bir merdiven bulmasını istedim. Alfonsoya o cismi gösterdim ve indirmesini emrettim. Alfonso güç bela cismi indirdi. Evet, tahmin ettiğim gibi bu bir sandıktı. Orada ne işi vardı ama? O heyecanla sandığı açmamla ilk şoku yaşamam aynı anda oldu. Sandığın kapağını açtığım anda, "aman adanalı yavrum adanalı evde duramıyom sana dadanalı" sözlerine sahip neşeli bir melodi yükselmeye başladı.
Şaşkındım, ne yapacağımı bilemedim önce. Ama bir süre sonra kapkara sandığın içindeki bir dosya kağıdını seçebildim. Aldım ve üzerindeki tozu nefesim ile temizledikten sonra okumaya başladım. Bu arada metin Osmanlı Türkçesi ile yazılmıştı ve şöyle yazıyordu;
“ adana vilayeti deyünce yadıma m.k geliyor. varoluşsal betimlerin vücut bulduğu o fizik, en karmaşık düşünce sistemlerinin yanıt bulduğu bilişsel doygunluk ve daha niceleri. hülasa m.k, bu ulusun başına gelmiş en önemli insanlardan biridir. adana halkı kendisine gereken ilgi ve alakayi gösterirseler, kendi hanelerine onlarca artı puan yazılacağı çok aşikardır.”
Garip bir metindi. Eski yazı ile olmasına rağmen oldukça yeni tanımlar içeriyordu. O şaşkınlıkla olayları çözmeye çalışırken yalının eskimiş ve gıcırdayan kapısı açılmıştı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder