Edebiyatın herhangi bir ürününe dair bir yorum yaparken aslına bakarsanız çoğu insan gibi ben de popüler olana karşı mesafeli yaklaşmayı tercih ediyorum. Yaptığımın doğru olup olmadığı konusunda net bir cevap olmadığı için o kısmından bahsetmeyeceğim ve benim görüşüm böyle diyerek bu kısmı geçiştireceğim.
Yaşım ve edebi yaşanmışlıklarım ilerledikçe,edebiyata ilgi duyduğum ilk zamandan beri farkında olmadan modern edebiyata geçiş aşamasında ortaya çıkan fecr-i ati topluluğunun "sanat şahsi ve muhteremdir" ilkesini savunduğumu anladım. Bana göre bir edebi eser sanatçının tamamen özgür iradesi ve var olan muhayyilesi ile oluşmuş olmalıydı. Sanatını toplumu bilinçlendirmek, doğruluğuna inandığı dünya görüşünü açıklamak için kullananların şahsına saygıda kusur etmesem de ortaya koydukları ürünlere karşı aynı hoşgörüyü gösteremiyordum. Bunun yanı sıra bir eserin herkes tarafından beğenilemeyeceğine inanıyor ve seçkin sanat ürünlerinin muhatabı olacağı seçkin zihinlerde arzulanan tadı bırakacağını düşünüyordum. İşte bu sebeple dönem dönem popüler olan ve "okur" diye tabir edilen kitlenin çoğunluğunun olumlu yahut olumsuz eleştirilerine mazhar olan eserlere karşı kontrol edilemez bir mesafe koymakta beis görmüyordum.
Gelişen ve mekanikleşen dünyadaki değişik yaşama alışkanlıklarının doğurduğu yeni yeni şeyler de edebiyat ve edebi esere olan bakışımızda daha fazla ön yargılı olmamıza zemin hazırlıyor ne yazık ki. Özellikle sanal alemin neredeyse tüm insanlığı eline almış olması benim görebildiğim en büyük problem şu anda. İşin garibi bu tespitimi de sanal alem vasıtasıyla yapıyorum. Biz insanlar gerçekten göründüğümüz kadar basit varlıklar olmayabiliriz.
Ben de büyüklerimizin bizlere "benim zamanımda.." diye anlatmaya başladıkları nasihatleri çok keyif almayarak dinlerdim fakat şu yaşımda (23 ün içinde) aynı cümlelerle bir şeyler anlatmaktan kendimi alamıyorum. Ne düşünürsünüz bilmem ama bu benim nazarımda korkunç bir şey. Düşünsenize şundan 10 yıl öncesinde hala çocuk sayılan ben bugüne baktığım zaman inanılmaz derecede farklı bir toplum gördüğümü fark ediyorum. Elbette dünya yerinde saymayacak, elbette toplum yaşadığı çağın gerektirdiklerinden kendine pay biçecek bunları inkar ettiğim yok, fakat kuşaklar arası çatışmanın sınırı gözle görülür biçimde düşüyor. Misal anne babalarımız kendi anne babaları ile bazı konularda anlaşamasa da istisnalar dışında genellikle benzer düşünce yapısında oluyorlar. Fakat günümüzde bizlerle aile büyüklerimizin arasındaki fark onların kendi aile bireyleri ile olan farkından çok ama çok fazla göze batacak seviyede. Belki biraz mübalağa olabilir fakat iki kardeş arasında dahi inanılmaz boyutta değişik düşünce yapılarının var olmasını doğal karşılayamıyorum.
Konunun edebi eserle alakalı kısmına tekrar dönmek gerekirse, toplumumuzun beğeni eşiğinin gitgide aynı seviyeye geldiğini görüyorum bir süredir. Aynı şeylere gülen, aynı şeylere ağlayan, aynı şeyleri aynı yönleriyle eleştiren ne çok insan var hiç dikkat ettiniz mi? Popüler bir yazarın son kitabı herkes tarafından ya beğeniliyor ya eleştiriliyor, nice yazarın ve şairin bir kitabında yahut şiirinde daha anlamlı olan cümlesi yahut dizesi milyonlarca kişi tarafından eserden ayrı tutularak paylaşılıyor ve bir anlamda itibarsızlaştırılıyor. Çok popüler olduğu için örnek olarak vereyim; misal Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar" adlı kitabının bir sayfasını dahi okumamış biri sosyal paylaşım sitelerinde "Olric" ile dertleşebiliyor. Yahut doğru veya yanlışlığı kontrol edilmeden bir yığın şiir ve özlü söz Mevlana'ya atfedilebiliyor. Edebi duyarlılığı olmayanlar için bunlar pek fazla önemli noktalar değil fakat sanata saygı duyan biri için kabul edilemez bir riyakarlık, kıymet bilmezlikten başka bir şey değil bu yapılanlar.
Buradan bu konuya dikkat edelim diye seslenmek isterdim fakat maddi kaygıların bitmediği şu dünyada bu manevi kaygıyı duyabilecek insan sayısının çok olacağını düşünmüyorum. Biz iyisi mi kendimize dikkat edip içimizin rahat etmesini sağlayalım ve bizlerin çoğalması umuduyla dünya ile iyi geçinmeye çalışalım.
Başarabiliriz belki.