12 Ağustos 2012 Pazar

Korkma Sakın -2-


2.Bölüm (Bazı hayaller gerçek olmak zorundadır)

Aman Allahım diyecek kadar fırsat bulduğumu sanıyorum. Gözlerimi açtığımda tanımadığım bir yerde olduğumu tavandaki minyatür benzeri resimleri görmem ile anladım. Bu resimler kiliselerde bulunan resimleri andırıyordu. Bir gayret ile sağ ve sol yanıma göz attım. Çevrede ilginç bir şey yoktu. Daha doğrusu hiçbir şey yoktu. Uzunca bir boşluk ve sonunda bir ışık. Ellerim bağlı olduğu için daha fazla hareket edemedim. Sanıyorum masa benzeri bir şey üzerine bağlanmıştım ve öylece tavanı seyretmekten başka bir şey gelmiyordu elimden.

Öylece ne yapacağımı bilemeden kaç saat geçti bilemiyorum. Kurtulma çabalarım, sesimi duyurma amacım başarıya ulaşmadı. Çevreden de hiçbir şekilde bir ses duyulmuyordu.

O sırada bir kapı açıldığını duydum. Ayak tarafımdan olduğunu hissediyorsam da tam olarak göremiyordum olan biteni.
Sadece ayaklarını gördüğüm bir insan bana doğru yaklaşıyordu. Bana doğru yaklaştıkça daha net görebildiğim ayaklarından anlayabildiğim kadarı ile bu bir kadındı. Konuşmaya başladığında bu fikrimin doğru yahut yanlışlığını anlayabilecektim. Ve "sen de kimsin lanet olası" dedim. Cevap vermedi. "Hadi ordan be" diye cevap verdim. "Yaşamak risk isteyen bir uğraşıdır, almak ister misin" diye bir karşılık geldi. Evet, bu bir kadındı ama ne söylüyordu. "Sen kimsin önce onu söyle" dedim. "Peki" dedi ve o anda nereden çıktıklarını anlamadığım iki kişi iplerimi çözüp beni kaldırdılar. İşte o an onu ilk gördüğüm andı.

Bu yüz öyle bir yüzdü ki ilk gördüğüm anda bu yüz benim hayatımın içerisinde önemli bir yerde olacak bir yüz diye içimden geçirmiştim.

Nitekim zaman bir kez daha beni haklı çıkaracaktı.


"İyice bak bana" dedi. Bir süre cevap vermeden izlemeye devam ettim esrarengiz bu yüzü. Sonra "ee baktım, ne olacak şimdi" dedim. "Bu yüzü 5 dakika sonra göremeyeceksin" diye cevap verdi. Tüm küstahlığım ile "bu çirkin yüzü bir daha görmek isteyeceğimi de nereden çıkardın" dedim. Güldü. "Beni çirkin bulmana üzüldüm" dedi alaycı bir şekilde. "Ama beni göremeyecek olman tamamen senin aleyhine olacak" diye devam etti. Ben olanı biteni anlamlandırmaya çalışırken birden sesini yükseltmeye başladı. "Tamam, 5 dakika sonra bu kapıdan çıkacak ve tam olarak 1 ay sonra tekrar burada olacaksın." O sırada kolundaki saate baktı. "Evet, tam bir ay sonra yani 3 Kasım da" dedi. Bir şey anlamamıştım, "ee" dedim. "Onu istiyorum" dedi. "O ne" dedim. "M.K tam bir ay sonra seninle birlikte bu kapıdan içeri girmiş olacak" dedi. "M.K mı, o da kim yahu" dedim. "O sandıkta yer alan dosyayı okuduğuna göre her şeyi biliyor olmalısın" dedi. Hayır hiçbir şey bilmiyorum dememe fırsat vermeden, "peki süren başlıyor, al şunu bu senin tek anahtarın olacak" diye elime bir adet defter olduğunu düşündüğüm bir şey tutuşturdu. Daha sonra yandaki iki adama gözlerimi bağlamaları için talimat verdi. O sırada bağırıp çağırmalarıma hiçbir cevap alamadım.

Tekrar gözümü açtığımda kendimi o yalıda, o sandığın başında buldum. Kulaklarımda nabizeeek şeklinde bir ses vardı. Ürperdim zira hiçbir mana veremiyordum.

Kendimi toparladıktan sonra ufak bir göz gezdirme sonucu tek bir eksiği tespit ettim.
O dosya kağıdı yoktu.

O sırada içeri Alfonso girdi. Neler oluyor diye ona bir şeyler sormak istedim ama bir şey bilmediğini söyledi. Dediği, benim ona 2 saat süreyle beni yanlız bırakmasını söylediğimmiş.

Hiçbir şey hatırlamıyor, çokça endişeleniyordum.